Karahisar Kalesi’ni bir Afyon’dan biliriz, bir de Kıraç’ın da yorumladığı meşhur türküden. (Okurken herhangi bir yorumu açıp dinleyebiliriz tavsiyem Kıraç yada Hüseyin Turan yorumudur)
Peki adı nereden gelir? Renginden mi? Eski Türkler kuzey’e kara dermiş oradan bir bağlantı mı? Pek işitilmedik bir efsanesi vardır aslında. Üstelik bizim iyi tanıdığımız bir hayal kahramanının da öyküsünü barındırmaktadır.
Raviyân-ı ahbar ve nakilân-ı âsar’a göre; Abbasi Hilafeti’nin ilk senelerinde, Araplar’ın Anadolu sınırlarındaki Avasım bölgesi üzerinden Anadolu’ya akınlar yaptığı, Doğu Roma ordularının da karşı akınlarda bulunduğu dönemler. Arap ordularının arasında Battal Gazi isimli bir komutan vardır. Filmlerden tanıdığımız bu şahsiyet aslında tarihte o bölgede çok isim yapmış, hakkında yazılan hikayeler toplanarak Battalname ismiyle kitaplaştırılmış, bunların türlü çeşidi vasıtasıyla Yeşilçam’a kadar uzanmış bir komutandır. Muhteremin efsanelerdeki yaptıkları ve hikayeleri zaten filmdekini aratmaz ki Cüneyt Arkın filmlerinin senaryosu bu anlatılarla birebir uyuşur. Kayseri’de, İstanbul’da, cümle Rum diyarında Battal Gazi’nin sızmadığı kale, kaçırmadığı tekfur kızı yok gibi bir şeydir.
İşte saldırıların o denli yoğunlaştığı bir dönemde Doğu Roma (Bizans) İmparatoru, komutanlarına bir emir verir. “Arapların ordularında süvari çoktur. Her yerden gelirler” der ve ekler: “Tüm Anatolia’yı gezin. Öyle yerler seçin ve öyle kaleler inşa edin ki Araplar buraları alamasınlar, böylece gözleri korksun bir daha saldıramasın!”. Komutanlar emri alır. Binerler atlarına dağılırlar Anadolu’ya. Böylece bir çok yerde kaleler yükselir yüksek dağ yaylarında. Bunlardan biri de günümüzdeki Afyon o zamanki adıyla Akroenos şehrinin yakınlarına, bir yükseltinin tepesine kurulmuş eski bir Hitit kalesinin harabeleri üzerine dikilir. Araplar akınlarına devam eder ama bir türlü bu kaleyi sindiremezler, bu kalenin adı çıkar. Durum üzerine o mıntıkada ünlenmiş Battal Gazi, çevresine askerlerini toplayarak belki de gurur yaparak kaleyi kuşatır. Normal şartlarda kaleye sızarak kale fetheden bu cengaver, bu kez neden stratejik bir hata yapıp kaleyi kuşatır kış günü kimse bilmez, derler ki nefsine uydu, gurura geldi. Kuşatma uzar da uzar, inada biner. O inat kuşatmanın da Battal Gazi’nin de sonunu getirir. Saldırıların birinde efsanevi Battal Gazi öldürülür. Cenazesi sırasında da yağmur patlak verir, kale yolunda tufan olur ordu birbirine karışır dağılır. Arap ordusu öyle bir geriler ki kaleden çıkan Bizanslılar onları Malatya’ya dek kovalar, Battal Gazi’de oraya defnedilir. Bu uğursuz seferden dolayı Avasımlı Türkmenler, uğursuz bir renk saydıkları siyaha binaen “Kara Hisar” derler. Bu ad söylene söylene ta Selçukoğullarının zuhuruna dek gelir.
Efsaneyi türküden yıllar sonra öğrenmiştim ama gerçek ama doğru bilinmez. Türküsünün hikayesini bilmem ama bir tarihçi olarak acı bir hatırası vardır. 2002 yılında haberlerde Arabistan’daki Ecyad Kalesi’nin yıkılacağı haberleri sırasında, bir televizyon kanalında skeç yayınlanmıştı. Detaylarını hatırlayamıyorum ama kahve ikram eden yeniçeriyle kaleyi yıkmaya çalışan bazı tipler vardı. Skecin sonunda Kıraç’ın yorumladığı bu türkü çalmıştı. Seneler geçti. Ecyad yıkıldı turizm mi siyaset mi bilmem sonuçta tepesine otel dikildi.
Ne zaman dinlesem aklıma düşer Ecyad Kalesi’ni anlattıkları o skeç. Köroğlu zamanının yiğitlerini avlayan tüfeklere karşı, “Tüfenk icad oldu mertlik bozuldu” demiş ya Köroğlu, kim bilir ömrü meydan savaşlarında geçen Battal Gazi’de “Karahisar icad oldu” temalı bir söz söyleyemeden tarihe karışıp gitti.
Bir tanesini yitirdik, umarım ötekisi sağlam kalır….
Peki adı nereden gelir? Renginden mi? Eski Türkler kuzey’e kara dermiş oradan bir bağlantı mı? Pek işitilmedik bir efsanesi vardır aslında. Üstelik bizim iyi tanıdığımız bir hayal kahramanının da öyküsünü barındırmaktadır.
Raviyân-ı ahbar ve nakilân-ı âsar’a göre; Abbasi Hilafeti’nin ilk senelerinde, Araplar’ın Anadolu sınırlarındaki Avasım bölgesi üzerinden Anadolu’ya akınlar yaptığı, Doğu Roma ordularının da karşı akınlarda bulunduğu dönemler. Arap ordularının arasında Battal Gazi isimli bir komutan vardır. Filmlerden tanıdığımız bu şahsiyet aslında tarihte o bölgede çok isim yapmış, hakkında yazılan hikayeler toplanarak Battalname ismiyle kitaplaştırılmış, bunların türlü çeşidi vasıtasıyla Yeşilçam’a kadar uzanmış bir komutandır. Muhteremin efsanelerdeki yaptıkları ve hikayeleri zaten filmdekini aratmaz ki Cüneyt Arkın filmlerinin senaryosu bu anlatılarla birebir uyuşur. Kayseri’de, İstanbul’da, cümle Rum diyarında Battal Gazi’nin sızmadığı kale, kaçırmadığı tekfur kızı yok gibi bir şeydir.
İşte saldırıların o denli yoğunlaştığı bir dönemde Doğu Roma (Bizans) İmparatoru, komutanlarına bir emir verir. “Arapların ordularında süvari çoktur. Her yerden gelirler” der ve ekler: “Tüm Anatolia’yı gezin. Öyle yerler seçin ve öyle kaleler inşa edin ki Araplar buraları alamasınlar, böylece gözleri korksun bir daha saldıramasın!”. Komutanlar emri alır. Binerler atlarına dağılırlar Anadolu’ya. Böylece bir çok yerde kaleler yükselir yüksek dağ yaylarında. Bunlardan biri de günümüzdeki Afyon o zamanki adıyla Akroenos şehrinin yakınlarına, bir yükseltinin tepesine kurulmuş eski bir Hitit kalesinin harabeleri üzerine dikilir. Araplar akınlarına devam eder ama bir türlü bu kaleyi sindiremezler, bu kalenin adı çıkar. Durum üzerine o mıntıkada ünlenmiş Battal Gazi, çevresine askerlerini toplayarak belki de gurur yaparak kaleyi kuşatır. Normal şartlarda kaleye sızarak kale fetheden bu cengaver, bu kez neden stratejik bir hata yapıp kaleyi kuşatır kış günü kimse bilmez, derler ki nefsine uydu, gurura geldi. Kuşatma uzar da uzar, inada biner. O inat kuşatmanın da Battal Gazi’nin de sonunu getirir. Saldırıların birinde efsanevi Battal Gazi öldürülür. Cenazesi sırasında da yağmur patlak verir, kale yolunda tufan olur ordu birbirine karışır dağılır. Arap ordusu öyle bir geriler ki kaleden çıkan Bizanslılar onları Malatya’ya dek kovalar, Battal Gazi’de oraya defnedilir. Bu uğursuz seferden dolayı Avasımlı Türkmenler, uğursuz bir renk saydıkları siyaha binaen “Kara Hisar” derler. Bu ad söylene söylene ta Selçukoğullarının zuhuruna dek gelir.
Efsaneyi türküden yıllar sonra öğrenmiştim ama gerçek ama doğru bilinmez. Türküsünün hikayesini bilmem ama bir tarihçi olarak acı bir hatırası vardır. 2002 yılında haberlerde Arabistan’daki Ecyad Kalesi’nin yıkılacağı haberleri sırasında, bir televizyon kanalında skeç yayınlanmıştı. Detaylarını hatırlayamıyorum ama kahve ikram eden yeniçeriyle kaleyi yıkmaya çalışan bazı tipler vardı. Skecin sonunda Kıraç’ın yorumladığı bu türkü çalmıştı. Seneler geçti. Ecyad yıkıldı turizm mi siyaset mi bilmem sonuçta tepesine otel dikildi.
Ne zaman dinlesem aklıma düşer Ecyad Kalesi’ni anlattıkları o skeç. Köroğlu zamanının yiğitlerini avlayan tüfeklere karşı, “Tüfenk icad oldu mertlik bozuldu” demiş ya Köroğlu, kim bilir ömrü meydan savaşlarında geçen Battal Gazi’de “Karahisar icad oldu” temalı bir söz söyleyemeden tarihe karışıp gitti.
Bir tanesini yitirdik, umarım ötekisi sağlam kalır….
16 Ocak 2011-İstanbul
Vay be, hiç bilmiyordum doğrusu. Hoş, anlamını merak edip araştırmayı da akıl etmemiştim hiç. Gerçekten de enteresan bir hikayesi varmış bu adın. Teşekkürler...
YanıtlaSilMehmet Berk Yaltırık: Ben teşekkür ederim üstad. Seçmece ve duyulmamış efsanelerin aktarımı da var yazılarım arasında...
YanıtlaSil